Geleceğin geçmişte bıraktığı şeyler
Zaman ile hep ileriye gideriz,
dünümüz hep geride kalır. Zaman ilerlerken hedef hep yarındır. Zaman
dediğimizde bugündür. Dün bitti, yarın daha gelmedi.
Dünler çoğaldıkça, her dünde
biraz daha biriktirerek bugüne taşıdığımız şeyler vardır. Toplum olarak,
insanlık olarak, herkes için olmasa da bireysel olarak. Toplum ve insanlık
olarak taşıdıklarımızdan bir tanesi teknolojidir. Bunu her geçen gün daha da
gelişmesinden anlayabiliriz. Bir zamanlar telgrafa hayretle bakıyordu insanlar,
şimdi ise dokunmatik telefonlar normal geliyor. Yeni neslin bugünü bizim
dünümüzden biriktirip geldiklerimizle başlıyor. Belki zaman gelecek “bizim
ışınlanmamız neden iki saniye daha uzun sürüyor” diye kızacaklar.
Evet, gün geçtikçe bazı şeyler
gelişiyor fakat bu gelişen şeyler için bizden eksilen şeylerde var. En bariz
örneklerinden biridir toplumda yalnızlaşma. Dünya nüfusu arttı artmasına ama
insanlar artık küçük gruplar halinde yaşıyor, bireysel veya çekirdek aile
şeklinde. Ailelerin birlikte yaptıkları etkinlikler ilişkilerini sıcak tutma
işine pek yaramıyor. Pikniğe gidiyorlar, düğüne, eğlenceye falan filan. Bunlar
ilişkileri sıcak tutar mı? Bunlar hep eğlence amaçlı. İnsanlar devlet
yönetimine, şehir yönetimine ihtiyaç duymadan bir şeyler yapmalı. Öncelerden
“imece usulü” diye bir şey varmış. Birçok insanın yaşadığı şehirlerde sıcak insan
ilişkileri değil belediyeler var artık şehrin düzenini sağlayan. Artık
birbirimize hadi şunu yapalım demiyoruz. Çağıralım şu firma yapsın ve ya
belediye neden yapmamış burayı diyoruz. Ama bunları da normal sayabiliriz belki
‘çağın gerektirdiği şeyler’ deyip.
Geçmişteki bazı şeylerimizi
günümüze taşıyıp, yarınımıza götüremiyoruz. Çünkü yer yok. Taşıyabileceğimiz
bir sınır var. Bazı şeyleri götürürken bazı şeyleri bırakmak zorunda kalıyoruz.
Biraz dejenere de olmuş olsa bazı
gelenek-görenekleri, adetleri taşıyabilmişiz günümüze. Mesela düğünleri akraba
ve komşularla yapabiliyoruz. İçlerinde eksikler oluyor tabi. Kimi iş için
uzaklara gitmiş oluyor kimi okumak için, haliyle gelemiyorlar. Acı günümüzde de böyle oluyor. Birisi
hayatını kaybettiğinde tüm sevdikleri onun yanında olamıyor. Bu olaylar
gelişmiş dediğimiz yani dününden bugününe bizden daha çok taşıyabilmiş olan
devletlerde daha sade, daha yalın, daha yalnız gerçekleşiyor. Mesela biz bir
nevi düğünlerimizi cümbür cemaat yaparken onlar iki aile arasında veya sadece
şahitler huzurunda yapıyor. Bizim ülkemizde de vardır tabi bu şekilde yapanlar
ama sayıları daha azdır. Böyle yapanları yadırgamıyorum, vardır bir bildikleri
diyorum ama toplumda böyle böyle yalnızlaşıyor.
Ve sonra diyorum ki düğünler, mutluluklar bu şekilde yanlışlaşıyorsa,
hüzünlü acı günlerimiz nasıl olur gelecekte? Öldüğümüzde cenazemizi düğün
organizasyonu yapan firmalar gibi piyasaya çıkan cenaze organizasyoncuları mı
kaldırır? Sevdiklerimiz uzaklardan bize bir Fatiha göndermekle mi yetinir?
Milyarlarca insanların yaşadığı dünyadan üç- beş kişiyle mi uğurlanırız? Ama
doğruya, zaten kabirler tek kişiliktir. “Ne kadar çok dostumuz olsa da fani
dostluklar kabir kapısına kadar.” Deyip avunuruz.